İsveç’in NATO başvurusu Meclis’te: ‘Erdoğan sözünü tutacak mı?’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 23 Ekim Pazartesi günü İsveç’in NATO’ya katılım protokolünü imzalayarak meclise gönderdi. Protokol, Milli Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu’nda görüşüldükten sonra Genel Kurul’a gelecek.

Erdoğan, protokolü imzalamadan bir hafta önce yaptığı bir açıklamada ise İsveç’in başkentindeki eylemlere işaret ederek, “Stockholm sokaklarında terör eylemleri devam ediyor. Bize verilen sözler tutulmadı. Meclisimin nasıl bir tavır alacağını göreceğiz” demişti.

Peki, Erdoğan’ın protokolü imzalayıp meclise gönderme zamanlaması bize ne anlatıyor? Süreç bundan sonra nasıl ilerleyecek? Mecliste bir ‘sürpriz’ ile karşılaşmak olası mı? Bir o kadar önemlisi; tüm bu olanlar İsveç’ten bakıldığında nasıl görünüyor?

Stockholm Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Enstitüsü’nden Doç. Dr. Paul T. Levin, Türkiye’de dış politika kararları verme sürecinin ‘merkezileşmiş ve kişiselleştirilmiş’ olduğuna, ‘özellikle uzaktan bakıldığında bir tahmin oyununa döndüğüne’ dikkat çekti. Yine de bazı teoriler olduğuna işaret eden Levin, 1 Ekim’de İçişleri Bakanlığı’nın önünde yaşanan patlamaya, Stockholm’de yapılan eylemlere, NATO ülkelerinin Türkiye’ye baskısına, Türkiye’nin ABD’den F-16 talebine ve devam eden İsrail-Filistin çatışmalarına işaret etti.

‘YAŞANAN OLAYLAR BUNU YAPMAYI SİYASİ OLARAK ZORLAŞTIRDI’

Erdoğan’ın İsveç’in NATO’ya katılım protokolünü temmuz ayında Litvanya’nın başkenti Vilnius’taki NATO Zirvesi’nin hemen ardından meclise göndermediğini, bu gecikmeyi ise meclisin tatile girecek olması ile açıkladığını hatırlatan Levin, şöyle konuştu:

“Meclis ekim ayında tekrar açıldığında ise bundan haftalar öncesinde PKK bayraklarıyla gösteriler düzenlenmişti. Bir başka olayda da bir kişi Türkiye Büyükelçiliği önünde Erdoğan’ın kuklasını yakmıştı; bu, sanıyorum Ankara’daki yetkilileri kızdırmıştır. Ardından, PKK, meclisin açıldığı gün İçişleri Bakanlığı’na saldırı düzenledi. Bence İsveç’in NATO üyelik başvurusunu meclis açıldıktan hemen sonra meclise gönderme yönünde bir arzu ya da plan vardı, fakat yaşanan olaylar silsilesi bunu yapmayı siyasi olarak zorlaştırdı. Bunlar olup bittikten sonra da belki temmuz ayında yapılan anlaşmaya uymanın zamanı gelmişti.”

‘İSVEÇ’LE İLGİLİ BELİRSİZLİK SAVUNMA PLANLAMASINDA SORUN YARATIYOR’

Doç. Dr. Levin’e göre, NATO ülkelerinin Türkiye’ye yönelik artan rahatsızlığı ve baskısı da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsveç’in NATO’ya katılım protokolünü meclise göndermesinde etkili oldu. Levin, NATO ülkelerinin yaklaşımını şöyle anlattı:

“Benim anladığım; diğer NATO ülkelerinden gelen artan bir rahatsızlık ve baskı da söz konusuydu. Erdoğan’ın açıklamasından bir hafta önce, 11-12 Ekim’de yapılan NATO Savunma Bakanları toplantısında neredeyse topyekûn bir oybirliği ile İsveç’in üyeliğine destek, ama bir o kadar da durumun aciliyetine atıf vardı. NATO’nun bakış açısından bakıldığında; kurum bir yeniden yapılanmanın içinde ve İsveç’in ne zaman üye olacağını ya da olup olmayacağını bilmemek savunma planlaması açısından bir dizi probleme sebep oluyor.”

‘GAZZE’DEKİ SAVAŞ TÜRKİYE’NİN ACİLİYET HİSSİNİ ARTIRMIŞ OLABİLİR’

“ABD açısından bakıldığında ise emin olmamakla birlikte bence kapalı kapılar ardında oradan da bir baskı gelmiş olabilir” diyen Levin, “Ama kesinlikle Türkiye’nin ilave taleplerini yerine getirme konusunda bir istek yoktu” değerlendirmesinde bulundu.

Levin, 27 gündür devam eden İsrail-Filistin çatışmalarını ve Türkiye’nin ABD’den F-16 savaş uçağı ve modernizasyon kiti talebini de hatırlatarak şöyle konuştu:

“Bir diğer olası açıklama ise Gazze’deki savaşla ilgili. Savaş pek çok şekilde etkili olmuş olabilir. Gazze’deki çatışmanın bölgesel olarak tırmanma tehdidi, Ankara’nın hava kuvvetlerindeki silahları güncelleştirme konusundaki aciliyet hissini artırmış olabilir. Yani, F-16 anlaşmasını çok zaman geçmeden yapma isteğinde olabilirler. Türkiye, şu riski de göze alıyor: Eğer direnmeye devam ederse, ABD daha gelişmiş, 5’inci nesil savaş uçakları olan F-35’leri Yunanistan’a gönderirken, Türkiye F-16 bile almadan kalır.”

‘BELKİ İSVEÇ’E VERİLEN ONAY BUNUN İÇİN ALAN KAZANDIRMIŞTIR’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail-Filistin çatışmalarında başta pek çok gözlemciyi şaşırtarak daha dengeli bir yaklaşım benimsediğine işaret eden Doç. Dr. Paul Levin, bu durumun son günlerde, özellikle de cumartesi günü yapılan mitingde değiştiğine dikkat çekti. Türkiye’de Gazze konusunda öfkenin çok büyük olduğunu, Erdoğan’ın da bundan yararlanma yoluna gitmiş olabileceğini söyleyen Levin, “Ama bu, uluslararası ilişkiler açısından bir bedeli de beraberinde getiriyor” diyerek şu değerlendirmede bulundu:

“Mitingde yaptığı açıklamalar, getirdiği eleştiriler açısından çok tahrik ediciydi. Bu eleştirel ve kavgacı söylem yalnızca İsrail’e karşı değil, Batı’ya, deyim yerindeyse Hristiyan dünyasına karşıydı. Bu, ona diğer müttefiklerine mâl oldu. Belki İsveç’in NATO’ya kabulüne onay vermek ona bunu yapmak için bir alan kazandırmıştır.”

‘BÖYLE BİR SAV ABD İÇİN İNANDIRICI OLMAYACAKTIR’

İsveç’in NATO üyeliği başvurusunun görüşülüp oylanacağı meclisteki sürecin nasıl ilerleyebileceğine ilişkin de öngörülerini paylaşan Levin’e göre, “Eğer İsveç’te NATO üyeliği istemeyen kişilerce Kuran yakma ya da PKK yanlısı gösteriler gibi başka provokasyonlar olursa, bu İYİ Parti ve MHP açısından onay vermeyi zorlaştırabilir.”

MHP’nin onayının olmamasının protokolün meclisten geçmesine engel olabileceğini belirten Levin, “Ancak, konuştuğum çoğu Türk uzman aynı zamanda eğer Erdoğan protokolü gerçekten geçirmek isterse, geçireceğinden emin olabileceğini söylüyor. Erdoğan’ın kendi partisi ve MHP üzerinde böyle bir kontrolü var” ifadelerini kullandı.

“Öte yandan, buradaki soru Erdoğan’ın verdiği ikinci sözü tutup tutmayacağı ile ilgili” diyen Levin, bu sözü şöyle anlattı: “Çünkü Vilnius’ta varılan anlaşmada, sadece başvuruyu meclise gönderme değil, onaylandığından emin olmak için meclisle yakın çalışma sözü vermişti. Bu, benim için daha az net. Eğer meclise gönderip ‘Vekiller kendi seçtikleri gibi oy verecek’ derse, bu sav Washington’da ikna edici olmayacaktır.”

‘KONGRE’DE ERDOĞAN’A KARŞI DAHA SERT OLUNMASI TALEPLERİ VAR’

İsrail-Filistin çatışmasının Türkiye ve ABD arasında ‘büyüyen bir gedik’ açma olasılığının da İsveç’in NATO sürecine engel olabileceğine dikkat çeken Paul Levin, F-16 satışı için Kongre’nin onayına ihtiyaç olduğunu, bazı Kongre üyelerinin ise Erdoğan’ın konuşmasını eleştirerek ‘Biden yönetiminden Hamas’ı övmesi ve İsrail’e terörist demesine tepki olarak Erdoğan’a karşı daha sert olunmasını’ talep ettiğini hatırlattı.

‘ERDOĞAN İKİ ÜLKE İLİŞKİLERİNE KALICI BİR ZARAR VERDİ’

Tüm bu sürecin İsveç kamuoyu ve siyasetinde nasıl karşılandığını da değerlendiren Levin, “İsveç’te hem politika yapıcılardaki hem kamuoyundaki rahatsızlık ve hayal kırıklığını hafife alabileceğinizi sanmıyorum. Erdoğan’ın bu müzakereleri ele alma şekli iki ülke ilişkilerini çok uzun bir süre, korkarım on yıllar boyunca devam edecek şekilde bozdu. Erdoğan, ilişkilere kalıcı bir zarar verdi” diye konuştu.

İsveç’teki insanların katılım protokolünün meclise gönderilmesinin meclisten geçeceği anlamına geldiğine inanmadığını aktaran Levin, “Ayrıca hükümet de bu desteği almak için Türkiye’ye tavizler verdiği ve neredeyse kendini küçük düşürdüğü için uzmanlardan ve kamuoyundan çok fazla eleştiri aldı. Dolayısıyla, bence şu anda İsveç’te çok yüksek düzeyde bir rahatsızlık ve hayal kırıklığı var” dedi.

‘İSVEÇ VATANDAŞLARI SALDIRI RİSKİYLE DE KARŞI KARŞIYA KALIYOR’

İsveç’te Kuran yakan Iraklı bir mülteci, İranlı bir kadın ve Hollandalı aşırı sağ parti lideri olmak üzere küçük bir gruba yönelik çok büyük bir rahatsızlık ve öfke olduğunu anlatan Levin, “Bu, yalnızca İsveçlilerin büyük bir çoğunluğunun istediği NATO üyeliğine engel olmakla kalmıyor, aynı zamanda İsveçlileri bir süre önce Brüksel’de İsveçli futbol taraftarlarını öldüren terör saldırısı gibi bir riskle karşı karşıya bırakıyor” dedi.

Levin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aynı zamanda aşırı sol, NATO karşıtı hareket ve Türkiye Cumhurbaşkanı’nı kızdırıp İsveç’in NATO üyeliğine engel olma çabası içinde PKK bayraklarıyla gösteri yapan PKK yanlısı aktivistlere karşı da bir rahatsızlık var. Hükümet yetkilileri de dahil pek çok kişi bununla ilgili bir şey yapmak konusunda çaresiz hissediyor. Yasayı değiştirme çabaları var ama bu, zaman alıyor. Kuran yakan bir kişinin etnik ya da dini bir gruba karşı kışkırtma suçlamasıyla yargılandığı bir dava da devam ediyor.”

‘ABD, SAVAŞIN DAHA DA TIRMANMASINI ENGELLEMEKLE MEŞGUL’

Levin, sürecin ABD tarafında olası gidişatını ise şöyle değerlendirdi: “Gazze’deki savaş aynı zamanda bu konuya daha az ilgi ve dikkat gösterildiği anlamına geliyor. Bence ABD şu anda Gazze savaşıyla, savaşın daha da tırmanmasını engellemekle oldukça meşgul. Yani, Washington’da şu anda bu konuya ilişkin ne kadar enerji olduğu ya da bunun ne kadar odakta olduğu benim için net değil. Fakat bu, NATO’nun genişleme sürecini etkileyen bir şey. Ne kadar etkilediği ve etkileyebileceği biraz belirsiz; pek çok farklı şekilde etkileyebilir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir